Kur'an-ı Kerim » Türkçe » Kalem Suresi
Türkçe
Kalem Suresi - Ayet sayısı 52
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ ( 7 )
Dogrusu Rabbin, yolundan sapani en iyi bilendir. Hidayete ereni de en iyi bilen O'dur.
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ ( 9 )
Onlar istediler ki yumusak davranasin da onlar da sana yumusak davransinlar.
وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَّهِينٍ ( 10 )
Sunlarin hiçbirine boyun egme: Yemin edip duran asagilik,
إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ ( 15 )
Kendisine âyetlerimiz okundugunda: "Eskilerin masallari" der.
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ ( 16 )
Yakinda biz onu hortumunun (burnunun) üzerinden damgalayacagiz.
إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ ( 17 )
Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdigimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devsireceklerine yemin etmislerdi.
فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِّن رَّبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ ( 19 )
Fakat onlar uyurken dolasici bir belâ onu sardi da,
أَنِ اغْدُوا عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِن كُنتُمْ صَارِمِينَ ( 22 )
"Haydi, devsirecekseniz erkenden ekininize gidin" diye.
أَن لَّا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُم مِّسْكِينٌ ( 24 )
"Sakin bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yaniniza sokulmasin" diyorlardi.
وَغَدَوْا عَلَىٰ حَرْدٍ قَادِرِينَ ( 25 )
(Zanlarinca yoksullari) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler.
فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ ( 26 )
Fakat bahçeyi gördüklerinde: "Biz herhalde yanlis gelmisiz" dediler .
قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ ( 28 )
Içlerinde en makul olani söyle dedi: "Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememis miydim?"
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ ( 29 )
"Rabbimizi tesbih ederiz, dogrusu biz zalimler imisiz." (dediler).
فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ ( 30 )
Ardindan suçu birbirlerine yüklemeye basladilar.
قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ ( 31 )
Yaziklar olsun bize, dediler, biz azginlarmisiz.
عَسَىٰ رَبُّنَا أَن يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِّنْهَا إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا رَاغِبُونَ ( 32 )
Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayirlisini verir. Biz Rabbimize yönelir, ondan umariz.
كَذَٰلِكَ الْعَذَابُ ۖ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ ( 33 )
Iste azap böyledir. Elbette ahiret azabi daha büyüktür. Fakat bilselerdi.
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ ( 34 )
Kuskusuz korunanlar için de, Rableri katinda nimetleri bol bahçeler vardir.
أَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ ( 35 )
Öyle ya, teslimiyet gösterenleri suçlular gibi tutar miyiz hiç?
إِنَّ لَكُمْ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ ( 38 )
O kitapta, "begendiginiz her sey sizindir" diye mi yazili?
أَمْ لَكُمْ أَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۙ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ ( 39 )
Yoksa, "ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafimizdan verilmis, kiyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَائِهِمْ إِن كَانُوا صَادِقِينَ ( 41 )
Yoksa ortaklari mi var onlarin? Dogru iseler ortaklarini getirsinler.
يَوْمَ يُكْشَفُ عَن سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ ( 42 )
O gün isler zorlasir ve secdeye davet edilirler. Fakat güç yetiremezler.
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۖ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ ( 43 )
Gözleri düsük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasaglam iken de secdeye davet ediliyorlardi.
فَذَرْنِي وَمَن يُكَذِّبُ بِهَٰذَا الْحَدِيثِ ۖ سَنَسْتَدْرِجُهُم مِّنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ ( 44 )
Bu sözü yalanlayani bana birak. Onlari bilmedikleri yönden derece derece azaba yaklastiracagiz.
وَأُمْلِي لَهُمْ ۚ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ ( 45 )
Onlara mühlet veriyorum. Dogrusu benim tuzagim saglamdir.
أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ ( 46 )
Yoksa onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar agir bir borç altinda mi kaliyorlar?
أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ ( 47 )
Yoksa gayb onlarin yanlarinda da onlar mi yaziyorlar?
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُن كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَىٰ وَهُوَ مَكْظُومٌ ( 48 )
Rabbinin hükmüne sabret, balik sahibi gibi olma. Hani o öfkeye bogulmus da nida etmisti.
لَّوْلَا أَن تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِّن رَّبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ ( 49 )
Rabbinden bir nimet yetismis olmasaydi, elbette kinanacak bir halde issiz bir diyara atilacakti.
Rastgele Kitaplar
- Vahdetu'l-VücudYazar, bu kitapta Vahdetu'l-Vücud akidesininin sapıklığını ve İbn-i Arabî'nin fikirlerinin yanlışlıklarını açıklamış, halk tabakasının onun kitaplarını okumasının haram olduğunu belirtmiştir. Bunun sebebi; onun kitaplarının birçok desise ve tuzakları ihtiva etmesidir.
Yazan : Ali b. Sultan el-Kari
Gözden geçiren : Muhammed Şahin
Source : http://www.islamhouse.com/p/161138
- Mekke ve Medine'den HutbelerHer Cuma günü Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî'nin minberlerinden okunan hutbelerin Türkçe çevirisidir.
Yazan : Bir Grup Âlim
Gözden geçiren : Muhammed Şahin
Çeviren : İsmail Yaşa
Yayınlayan : http://www.islah.de web sitesi
Source : http://www.islamhouse.com/p/204920
- Bid'atın Tanımı, Hükümleri ve Çeşitleri-
Yazan : Salih b. Fevzan el-Fevzan
Çeviren : Muhammed Şahin
Yayınlayan : Rabva İslâmî Dâvet Bürosu - Riyad/S. Arabistan
Source : http://www.islamhouse.com/p/815
- Îsâ -aleyhisselâm-'ın Nuzûlü MeselesiYazar kitabın önsözünde şöyle demiştir: "Allah’ın izniyle bu küçük risalede, Kitap, Sünnet ve selefin sözlerinden nakledilen,Îsâ -aleyhisselâm-’ın diri oluşu, kıyâmet gününe yakın zamanda yeryüzüne ineceği ve sapıklık mesihi olan Deccal’i öldüreceğine dair delilleri, kardeşlerimize bir bilgi olması için ve “Helak olan delil üzere helak olsun, yaşayan da delil üzere yaşasın” buyuran Allah azze ve celle’ye karşı bir mazeret olması için derledim.
Yazan : Muhammed Halil el-Herrras
Gözden geçiren : Muhammed Şahin
Çeviren : Seyfullah Erdoğmuş
Yayınlayan : Guraba Yayınevi
Source : http://www.islamhouse.com/p/244076
- Mescid-i Nebevi'yi Ziyaret Adabı
Yazan : Abdulaziz b. Abdullah b. Baz
Çeviren : Muhammed Şahin
Source : http://www.islamhouse.com/p/986