Kur'an-ı Kerim » Türkçe » Tur Suresi
Türkçe
Tur Suresi - Ayet sayısı 49
الَّذِينَ هُمْ فِي خَوْضٍ يَلْعَبُونَ ( 12 )
Ki onlar, daldiklari bir batak (bâtil)da oynayip duruyorlar.
يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا ( 13 )
O gün onlar cehennem atesine itilip kakilacaklar.
هَٰذِهِ النَّارُ الَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ ( 14 )
(Onlara): "Iste yalanlayip durdugunuz ates budur" (denilecek).
أَفَسِحْرٌ هَٰذَا أَمْ أَنتُمْ لَا تُبْصِرُونَ ( 15 )
"Bu da mi bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz?
اصْلَوْهَا فَاصْبِرُوا أَوْ لَا تَصْبِرُوا سَوَاءٌ عَلَيْكُمْ ۖ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ( 16 )
Girin oraya, ister sabredin ister etmeyin artik sizin için birdir. Siz hep yaptiklariniza göre cezalandirilacaksiniz" (denilecek).
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ ( 17 )
Süphesiz (günahlardan) korunanlar da cennetlerde, nimetler içindedirler.
فَاكِهِينَ بِمَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَاهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ ( 18 )
Rablerinin kendilerine verdigi ile zevk ü sefâ sürerler. Rableri onlari, cehennem azabindan korumustur.
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ( 19 )
(Onlara): "Yaptiklariniza karsilik afiyetle yeyin, için" (denilir.)
مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ سُرُرٍ مَّصْفُوفَةٍ ۖ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ ( 20 )
Sira sira dizilmis koltuklara yaslanirlar. Ayrica biz onlari ceylan gözlü hûrilerle evlendirdik.
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيمَانٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَا أَلَتْنَاهُم مِّنْ عَمَلِهِم مِّن شَيْءٍ ۚ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ ( 21 )
Iman edip zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olanlar (yok mu?); iste biz, onlarin nesillerini de kendilerine kattik. Kendilerinin amellerinden birsey de eksiltmedik. Herkes kendi kazandigina baglidir.
وَأَمْدَدْنَاهُم بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ ( 22 )
Onlara canlarinin istedigi meyvalar ve etlerden bol bol verdik.
يَتَنَازَعُونَ فِيهَا كَأْسًا لَّا لَغْوٌ فِيهَا وَلَا تَأْثِيمٌ ( 23 )
Orada bir kadeh kapisirlar ki, onda ne bir saçmalama vardir, ne de günaha sokma.
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَّكْنُونٌ ( 24 )
Kendilerine ait bir takim hizmetçiler de onlarin etrafinda dönerler. Bu gençler sanki sedefleri içine gizlenmis inci gibidirler.
قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ ( 26 )
Ve diyorlar ki: "Gerçekte biz daha önce (dünya hayatinda) âilemiz içinde (âkibetimizden) korkardik".
فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ ( 27 )
"Allah bize lutfetti de bizi (vücûdun) içine isleyen (kavurucu) azabdan korudu."
إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ ۖ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ ( 28 )
"Gerçekten biz bundan önce O'na yalvariyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur."
فَذَكِّرْ فَمَا أَنتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ ( 29 )
(Ey Muhammed!) sen hatirlat, ögüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnûn.
أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ ( 30 )
Yoksa onlar (senin için): "Bir sâirdir, zamanin felaketlerine çarpilmasini gözetliyoruz." mu diyorlar?
قُلْ تَرَبَّصُوا فَإِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُتَرَبِّصِينَ ( 31 )
De ki: Bekleyin, çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُم بِهَٰذَا ۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ ( 32 )
Onlarin akillari mi bunu emreder yoksa onlar azgin bir topluluk mudur?
أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ ۚ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ ( 33 )
Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayir onlar inanmiyorlar.
فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِّثْلِهِ إِن كَانُوا صَادِقِينَ ( 34 )
Eger dogru iseler onun benzeri bir söz meydana getirsinler.
أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ ( 35 )
Yoksa onlar, hiçbir sey olmadan (yani yaraticisiz) mi yaratildilar? Yoksa kendileri yaratici midirlar?
أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ ۚ بَل لَّا يُوقِنُونَ ( 36 )
Yoksa gökleri ve yeri onlar mi yarattilar? Hayir, onlar düsünüp hakikati anlamazlar.
أَمْ عِندَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَ ( 37 )
Yoksa Rabbinin hazineleri onlarin yaninda midir? Yahut hâkim (her seyin yöneticisi) kendileri midir?
أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ ۖ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ ( 38 )
Yoksa kendilerine mahsus (üzerine çikip sirlari) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açik bir delil getirsin.
أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ ( 40 )
Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar agir bir borç altinda mi kaliyorlar?
أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ ( 41 )
Yoksa gayb kendilerinin yaninda da onlar mi yaziyorlar?
أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًا ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ ( 42 )
Yoksa bir tuzak mi kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenlerin kendileri tuzaga düseceklerdir.
أَمْ لَهُمْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ ( 43 )
Yoksa onlarin Allah'tan baska bir ilâhi mi var? Allah, onlarin ortak kostuklari seylerden uzaktir.
وَإِن يَرَوْا كِسْفًا مِّنَ السَّمَاءِ سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَّرْكُومٌ ( 44 )
Gökten bir parçanin düstügünü görseler, "Üst üste yigilmis bulutlardir." derler.
فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ ( 45 )
Artik çarpilacaklari günlerine kavusuncaya kadar onlari (kendi hallerine) birak.
يَوْمَ لَا يُغْنِي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ ( 46 )
O gün hiçbir tedbirlerinin kendilerine zerre kadar faydasi olmayacak ve hiçbir sekilde yardim da görmeyeceklerdir.
وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذَٰلِكَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ( 47 )
Süphesiz o zulmedenlere ondan baska da azab vardir. Fakat çoklari bilmezler.
Rastgele Kitaplar
- 40 Oturumda Sevgili Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellemBu kitap; 42 orurumda Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ahlâkı, şemâili, onun yolu, siyeri, güzel hayatı, ümmeti üzerindeki hakları, Ramazan ayındaki sünneti, ibâdeti, doğruluğu, güvenilirliği, emâneti, adâleti, hoşgörüsü, cömertliği, ümmetine olan şefkâti, kadınlara, çocuklara, kölelere, hizmetçilere, hayvanlara ve cansız varlıklara olan merhameti, yaşamı ve kahramanlığı gibi, Rasulullah -sallallahu aleyhi ve selem-'in hayatından birçok konuyu içermektedir.
Yazan : Adil b. Ali eş-Şiddi
Gözden geçiren : Muhammed Şahin
Yayınlayan : Guraba Yayınevi
Source : http://www.islamhouse.com/p/260446
- On İki İmam Şiâ İnancı Temelinin Genel HatlarıBu kitap, On İki İmam inancına sahip Şiâ dîninin temelini oluşturan geniş hatları ele almakta ve Şiâ ile bütün İslâm mezhep ve fırkalarının İslâm'ın esaslarında birleşmesinin imkânsız olduğunu açıklamaktadır.
Yazan : Muhibbuddin el-Hatib
Gözden geçiren : Muhammed Şahin
Yayınlayan : http://www.islah.de web sitesi
Source : http://www.islamhouse.com/p/191803
- Caiz Olan ve Olmayan Tevessül
Yazan : Abdullah b. Abdulhamid el-Eseri
Yayınlayan : Guraba Yayınevi
Source : http://www.islamhouse.com/p/875
- Zayıf ve Uydurma Hadisler ve Bunların Ümmetteki Kötü EtkisiBu kitapta, pek çok kimsenin sahih hadis sandıkları oysa ya zayıf ya da uydurma olan hadisleri, asrın muhaddisi Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî -Allah ona rahmet etsin- açıklamıştır.
Yazan : Muhammed Nasıruddin el-Elbani
Gözden geçiren : Muhammed Şahin
Yayınlayan : http://www.islah.de web sitesi
Source : http://www.islamhouse.com/p/168107
- Tevhid Gemisi [ Gel Bizimle Beraber Gemiye Bin ]Bu kitap, miskinler için akan gözyaşlarıdır, muvahhidlerin kalplerini yakan pişmanlıklardır, müslümanların inançlarıyla oynayan hurafecilerin yüzlerine yapılan bir haykırıştır, ölülere yalvarıp yakaran müslüman erkek ve kadınları kurtarmaya yönelik bir çalışmadır... Yükseltilen kabirler.. Parlayan türbeler.. Akan gözyaşları.. Ürperen kalpler.. O halde ey mü'minler! Haydi! Boğulmakta olan mü'min erkek ve kadınları kurtarmak için gelin kurtuluş gemilerine binelim...
Yazan : Muhammed b. Abdurrahman el-Arîfî
Gözden geçiren : Muhammed Şahin
Yayınlayan : Guraba Yayınevi
Source : http://www.islamhouse.com/p/190936