Türkçe - Sebe Suresi - Kur'an-ı Kerim

Kur'an-ı Kerim » Türkçe » Sebe Suresi

Choose the reader


Türkçe

Sebe Suresi - Ayet sayısı 54
الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَلَهُ الْحَمْدُ فِي الْآخِرَةِ ۚ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ ( 1 ) Sebe Suresi - Ayaa 1
Hamd, o Allah'indir ki göklerde ne var, yerde ne varsa hep O'nundur. Ahirette de hamd O'nundur. O hüküm ve himet sahibidir, herseyden haberdardir.
يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا ۚ وَهُوَ الرَّحِيمُ الْغَفُورُ ( 2 ) Sebe Suresi - Ayaa 2
Yere ne giriyor ve ondan ne çikiyor, gökten ne iniyor ve ona ne çikiyorsa (Allah) hepsini bilir. O çok merhamet edicidir. Çok bagislayicidir.
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَأْتِينَا السَّاعَةُ ۖ قُلْ بَلَىٰ وَرَبِّي لَتَأْتِيَنَّكُمْ عَالِمِ الْغَيْبِ ۖ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ وَلَا أَصْغَرُ مِن ذَٰلِكَ وَلَا أَكْبَرُ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ ( 3 ) Sebe Suresi - Ayaa 3
Inkâr edenler: "Bize o kiyamet saati gelmez." dediler. De ki: "Hayir, öyle degil, gaybi bilen Rabbim hakki için kiyamet size mutlaka gelecektir. O'nun ilminden göklerde ve yerde zerre kadar bir sey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi muhakkak açik bir kitaptadir."
لِّيَجْزِيَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ۚ أُولَٰئِكَ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ ( 4 ) Sebe Suresi - Ayaa 4
Çünkü Allah iman edip iyi ameller isleyenlere mükafat verecektir. Iste onlar için bir magfiret ve cömertçe verilmis bol rizik vardir.
وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مِّن رِّجْزٍ أَلِيمٌ ( 5 ) Sebe Suresi - Ayaa 5
Âyetlerimizi hükümsüz birakmak için yarisanlara gelince, onlar için de pek kötü ve elem verici bir azab vardir.
وَيَرَى الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ الَّذِي أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ هُوَ الْحَقَّ وَيَهْدِي إِلَىٰ صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ ( 6 ) Sebe Suresi - Ayaa 6
Kendilerine ilim verilmis olanlar görüyorlar ki, Rabbinden sana indirilen Kur'ân, hakkin kendisidir. O, gücüne nihayet olmayan, her hamde lâyik bulunan Allah'in yolunu gösteriyor.
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا هَلْ نَدُلُّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ يُنَبِّئُكُمْ إِذَا مُزِّقْتُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ إِنَّكُمْ لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ ( 7 ) Sebe Suresi - Ayaa 7
Böyle iken inkâr edenler söyle dediler: "Siz öldükten sonra, didik didik parçalandiginiz vakit, yeniden bir yaratilis içinde bulunacaksiniz diye, size birtakim haberler veren kisiyi gösterelim mi?"
أَفْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَم بِهِ جِنَّةٌ ۗ بَلِ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ فِي الْعَذَابِ وَالضَّلَالِ الْبَعِيدِ ( 8 ) Sebe Suresi - Ayaa 8
O, bir yalani Allah'a iftira mi etti, yoksa kendisinde bir delilik mi var?" Hayir, dogrusu âhirete inanmayanlar, derin bir sapiklikla azab içindedirler.
أَفَلَمْ يَرَوْا إِلَىٰ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُم مِّنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ۚ إِن نَّشَأْ نَخْسِفْ بِهِمُ الْأَرْضَ أَوْ نُسْقِطْ عَلَيْهِمْ كِسَفًا مِّنَ السَّمَاءِ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِّكُلِّ عَبْدٍ مُّنِيبٍ ( 9 ) Sebe Suresi - Ayaa 9
Ya gökten ve yerden önlerindekine ve arkalarindakine bir bakmazlar mi? Dilesek kendilerini yere geçiriveririz. Yahut gökten üzerlerine parçalar düsürüveririz. Süphesiz bunda Allah'a yönelen (hakka gönül veren) her kul için bir ibret vardir.
وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُودَ مِنَّا فَضْلًا ۖ يَا جِبَالُ أَوِّبِي مَعَهُ وَالطَّيْرَ ۖ وَأَلَنَّا لَهُ الْحَدِيدَ ( 10 ) Sebe Suresi - Ayaa 10
Andolsun ki, biz Davud'a tarafimizdan bir fazilet verdik. "Ey daglar! Onunla beraber tesbih edin." dedik ve bunu kuslara da (emrettik) ve ona demiri yumusattik.
أَنِ اعْمَلْ سَابِغَاتٍ وَقَدِّرْ فِي السَّرْدِ ۖ وَاعْمَلُوا صَالِحًا ۖ إِنِّي بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ ( 11 ) Sebe Suresi - Ayaa 11
Bol bol zirhlar yap ve biçimlemede ölçüyü gözet dedik. Siz de iyi isler yapin, çünkü ben her yapacaginizi gözetiyorum.
وَلِسُلَيْمَانَ الرِّيحَ غُدُوُّهَا شَهْرٌ وَرَوَاحُهَا شَهْرٌ ۖ وَأَسَلْنَا لَهُ عَيْنَ الْقِطْرِ ۖ وَمِنَ الْجِنِّ مَن يَعْمَلُ بَيْنَ يَدَيْهِ بِإِذْنِ رَبِّهِ ۖ وَمَن يَزِغْ مِنْهُمْ عَنْ أَمْرِنَا نُذِقْهُ مِنْ عَذَابِ السَّعِيرِ ( 12 ) Sebe Suresi - Ayaa 12
Süleyman'in emrine de rüzgari verdik. Sabah gidisi bir aylik, aksam dönüsü bir aylik yol idi. Erimis bakir menbaini da ona sel gibi akittik. Hem Rabbi'nin izniyle elinin altinda cinlerden de çalisan vardi. Onlardan da kim emrimizden disari çikarsa ona ates azabindan tattirirdik.
يَعْمَلُونَ لَهُ مَا يَشَاءُ مِن مَّحَارِيبَ وَتَمَاثِيلَ وَجِفَانٍ كَالْجَوَابِ وَقُدُورٍ رَّاسِيَاتٍ ۚ اعْمَلُوا آلَ دَاوُودَ شُكْرًا ۚ وَقَلِيلٌ مِّنْ عِبَادِيَ الشَّكُورُ ( 13 ) Sebe Suresi - Ayaa 13
Onlar, ona mihrablar, timsaller (heykeller) ve havuzlar gibi çanaklar ve sâbit kazanlardan her ne isterse yaparlardi. Çalisin ey Davud hanedani, sükür için çalisin. Ama kullarim içinde sükreden azdir.
فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلَىٰ مَوْتِهِ إِلَّا دَابَّةُ الْأَرْضِ تَأْكُلُ مِنسَأَتَهُ ۖ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ أَن لَّوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُهِينِ ( 14 ) Sebe Suresi - Ayaa 14
Ne zaman ki Süleyman'a ölümü hükmettik, cinlere onun ölümünü sezdiren olmadi. Yalniz bir güve böcegi yere dayandigi asâsini yiyordu. Bu sebeple Süleyman yere yikilinca ortaya çikti ki, cinler eger gaybi bilir olsalar o zilletli azab içinde bekleyip durmazlardi.
لَقَدْ كَانَ لِسَبَإٍ فِي مَسْكَنِهِمْ آيَةٌ ۖ جَنَّتَانِ عَن يَمِينٍ وَشِمَالٍ ۖ كُلُوا مِن رِّزْقِ رَبِّكُمْ وَاشْكُرُوا لَهُ ۚ بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ غَفُورٌ ( 15 ) Sebe Suresi - Ayaa 15
Andolsun ki Sebe' kavmi için oturduklari yerde bir ibret vardi: Sag ve soldan iki bahçe! (onlara): "Rabbinizin rizkindan yiyin de O'na sükredin, ne güzel bir belde ve çok bagislayici bir Rab!" (denildi).
فَأَعْرَضُوا فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ سَيْلَ الْعَرِمِ وَبَدَّلْنَاهُم بِجَنَّتَيْهِمْ جَنَّتَيْنِ ذَوَاتَيْ أُكُلٍ خَمْطٍ وَأَثْلٍ وَشَيْءٍ مِّن سِدْرٍ قَلِيلٍ ( 16 ) Sebe Suresi - Ayaa 16
Fakat onlar (sükürden yüz çevirdiler) bakmadilar. Biz de üzerlerine Arim selini saliverdik ve o güzelim iki bahçelerini buruk yemisli, ilginlik ve içinde biraz da sidir agaci bulunan iki harap bahçeye çevirdik.
ذَٰلِكَ جَزَيْنَاهُم بِمَا كَفَرُوا ۖ وَهَلْ نُجَازِي إِلَّا الْكَفُورَ ( 17 ) Sebe Suresi - Ayaa 17
Bunu onlara nankörlüklerinin cezasi yaptik ve biz hep böyle çok nankör olanlari cezalandiririz.
وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ الْقُرَى الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا قُرًى ظَاهِرَةً وَقَدَّرْنَا فِيهَا السَّيْرَ ۖ سِيرُوا فِيهَا لَيَالِيَ وَأَيَّامًا آمِنِينَ ( 18 ) Sebe Suresi - Ayaa 18
Biz onlarla o bereket verdigimiz memleketler arasinda, sirt sirta sehirler meydana getirmistik. Ve onlar da muntazam gidis gelis düzenledik. (Onlara): Buralarda gecelerce ve gündüzlerce emniyet içinde gezip yürüyün (dedik).
فَقَالُوا رَبَّنَا بَاعِدْ بَيْنَ أَسْفَارِنَا وَظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ فَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ وَمَزَّقْنَاهُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ ( 19 ) Sebe Suresi - Ayaa 19
Buna karsi onlar: "Ey Rabbimiz! Seferlerimizin arasini uzaklastir" dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onlari efsanelere çevirdik ve tamamen didik didik dagittik. Süphesiz ki bunda çok sükredecek her sabirli için elbette ibretler vardir.
وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ إِبْلِيسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقًا مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ ( 20 ) Sebe Suresi - Ayaa 20
Yine yemin ederim ki, Iblis onlar hakkindaki zannini hakikaten dogru buldu da içlerinde müminlerden ibaret bir gruptan baskasi ona uydular.
وَمَا كَانَ لَهُ عَلَيْهِم مِّن سُلْطَانٍ إِلَّا لِنَعْلَمَ مَن يُؤْمِنُ بِالْآخِرَةِ مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا فِي شَكٍّ ۗ وَرَبُّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ ( 21 ) Sebe Suresi - Ayaa 21
Halbuki Iblis'in onlar üzerinde hiçbir saltanat kudreti yoktu. Fakat biz ahirete imani olani belli edecek, ondan süphe içinde bulunandan ayirt edecektik. Öyle ya Rabb'in her seyi gözetleyendir.
قُلِ ادْعُوا الَّذِينَ زَعَمْتُم مِّن دُونِ اللَّهِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ وَمَا لَهُمْ فِيهِمَا مِن شِرْكٍ وَمَا لَهُ مِنْهُم مِّن ظَهِيرٍ ( 22 ) Sebe Suresi - Ayaa 22
De ki: "Allah'i birakip da tanri saydiginiz putlariniza istediginiz kadar yalvarin. Onlarin ne göklerde, ne yerde zerre kadar güçleri yetmez. Onlarin, bunlarda bir ortakligi da yok. Allah'in da onlardan bir yardimcisi yoktur."
وَلَا تَنفَعُ الشَّفَاعَةُ عِندَهُ إِلَّا لِمَنْ أَذِنَ لَهُ ۚ حَتَّىٰ إِذَا فُزِّعَ عَن قُلُوبِهِمْ قَالُوا مَاذَا قَالَ رَبُّكُمْ ۖ قَالُوا الْحَقَّ ۖ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ ( 23 ) Sebe Suresi - Ayaa 23
Allah'in huzurunda sefaat da fayda vermez. Ancak izin verdigi kimseninki müstesna. Nihayet kalblerinden dehset giderildigi zaman "Rabbiniz ne buyurdu?" derler. (Sefaat sahipleri de): "Hakki söyledi" derler. O, her seyden yüksek ve büyüktür.
قُلْ مَن يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ قُلِ اللَّهُ ۖ وَإِنَّا أَوْ إِيَّاكُمْ لَعَلَىٰ هُدًى أَوْ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ ( 24 ) Sebe Suresi - Ayaa 24
De ki: "Size göklerden ve yerden rizik veren kimdir?" Yine de ki: "Allah'tir, herhalde ya biz, ya da siz mutlak bir hidayet üzerindeyiz veya açik bir sapiklik içindeyiz."
قُل لَّا تُسْأَلُونَ عَمَّا أَجْرَمْنَا وَلَا نُسْأَلُ عَمَّا تَعْمَلُونَ ( 25 ) Sebe Suresi - Ayaa 25
De ki: "Siz bizim yaptigimiz günahlardan sorumlu tutulmazsiniz. Biz de sizin yaptiklarinizdan sorumlu olmayiz."
قُلْ يَجْمَعُ بَيْنَنَا رَبُّنَا ثُمَّ يَفْتَحُ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَهُوَ الْفَتَّاحُ الْعَلِيمُ ( 26 ) Sebe Suresi - Ayaa 26
De ki: "Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra da hak hükmü ile aramizi ayiracaktir. Asil hüküm veren ve her seyi bilen O'dur."
قُلْ أَرُونِيَ الَّذِينَ أَلْحَقْتُم بِهِ شُرَكَاءَ ۖ كَلَّا ۚ بَلْ هُوَ اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ( 27 ) Sebe Suresi - Ayaa 27
De ki: "O'na ortak diye takistirdiklarinizi bana gösterin bakayim! Hayir, öyle sey yoktur, dogrusu güçlü ve hikmet sahibi olan ancak Allah'tir."
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِّلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ ( 28 ) Sebe Suresi - Ayaa 28
Biz seni ancak bütün insanlara bir müjdeci ve bir uyarici olarak gönderdik. Fakat insanlarin çogu bilmezler.
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ( 29 ) Sebe Suresi - Ayaa 29
Ve: "Eger gerçekçiyseniz bu vaad ne zaman olacak?" diyorlar.
قُل لَّكُم مِّيعَادُ يَوْمٍ لَّا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ ( 30 ) Sebe Suresi - Ayaa 30
De ki: "Size vaad edilen öyle bir gündür ki, ondan ne bir an geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz."
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَن نُّؤْمِنَ بِهَٰذَا الْقُرْآنِ وَلَا بِالَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ ۗ وَلَوْ تَرَىٰ إِذِ الظَّالِمُونَ مَوْقُوفُونَ عِندَ رَبِّهِمْ يَرْجِعُ بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ الْقَوْلَ يَقُولُ الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا لَوْلَا أَنتُمْ لَكُنَّا مُؤْمِنِينَ ( 31 ) Sebe Suresi - Ayaa 31
Kâfirler: "Biz ne bu Kur'ân'a inaniriz, ne de ondan öncekilere." dediler. Fakat o zalimler yakalanip Rablerinin huzuruna durdurulduklari zaman, birbirlerine söz atarken bir görsen! Bir taraftan zayif düsürülenler, o büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydiniz biz mutlaka mümin olurduk" derler.
قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا لِلَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا أَنَحْنُ صَدَدْنَاكُمْ عَنِ الْهُدَىٰ بَعْدَ إِذْ جَاءَكُم ۖ بَلْ كُنتُم مُّجْرِمِينَ ( 32 ) Sebe Suresi - Ayaa 32
Diger taraftan büyüklük taslayanlar, zayif düsürülenlere: "Size hidayet geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayir, siz kendiniz suçluydunuz." derler.
وَقَالَ الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا بَلْ مَكْرُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ إِذْ تَأْمُرُونَنَا أَن نَّكْفُرَ بِاللَّهِ وَنَجْعَلَ لَهُ أَندَادًا ۚ وَأَسَرُّوا النَّدَامَةَ لَمَّا رَأَوُا الْعَذَابَ وَجَعَلْنَا الْأَغْلَالَ فِي أَعْنَاقِ الَّذِينَ كَفَرُوا ۚ هَلْ يُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ( 33 ) Sebe Suresi - Ayaa 33
O zayif düsürülenler de o büyüklük taslayanlara: "Hayir, (isiniz) gece, gündüz hilekârlikti. Çünkü siz bize Allah'i inkâr etmemizi ve O'na es kosmamizi emrediyordunuz." derler. Bunlar azabi gördükleri zaman içlerinden pismanlik getirmektedirler. Biz de o kâfirlerin boyunlarina demir halkalar geçirmisizdir. Onlar sadece yaptiklarinin cezasini çekiyorlardir.
وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُم بِهِ كَافِرُونَ ( 34 ) Sebe Suresi - Ayaa 34
Biz herhangi bir memlekete tehlikeyi haber veren bir uyarici gönderdikse, mutlaka oranin refah ile simartilmis olanlari: "Biz sizin gönderildiginiz seyleri tanimayiz." dediler.
وَقَالُوا نَحْنُ أَكْثَرُ أَمْوَالًا وَأَوْلَادًا وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ ( 35 ) Sebe Suresi - Ayaa 35
Ve yine dediler ki: "Biz malca da daha çoguz, evlatça da, bize azab edilmez."
قُلْ إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ وَيَقْدِرُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ ( 36 ) Sebe Suresi - Ayaa 36
De ki: "Rabbim rizki diledigine genisletir, diledigine sikar. Fakat insanlarin çogu bilmezler."
وَمَا أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُم بِالَّتِي تُقَرِّبُكُمْ عِندَنَا زُلْفَىٰ إِلَّا مَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُولَٰئِكَ لَهُمْ جَزَاءُ الضِّعْفِ بِمَا عَمِلُوا وَهُمْ فِي الْغُرُفَاتِ آمِنُونَ ( 37 ) Sebe Suresi - Ayaa 37
Halbuki sizi huzurumuza yaklastiracak olan, mallariniz ve evlatlariniz degildir. Ancak iman edip de salih amel isleyenlere gelince, iste onlarin amellerine karsi kendilerine kat kat mükafat vardir. Onlar cennet kösklerinde emniyet içindedirler.
وَالَّذِينَ يَسْعَوْنَ فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ ( 38 ) Sebe Suresi - Ayaa 38
Âyetlerimizi hükümsüz birakmak için yarisanlara gelince, iste onlar Hakk'in huzuruna azab içinde getirileceklerdir.
قُلْ إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ ۚ وَمَا أَنفَقْتُم مِّن شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُ ۖ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ ( 39 ) Sebe Suresi - Ayaa 39
De ki: "Gerçekten Rabbim kullarindan diledigi kimseye rizki hem genisletir, hem daraltir. Her neyi hayra harcarsaniz O, onun yerine baskasini verir. Hem O, rizik verenlerin en hayirlisidir."
وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ يَقُولُ لِلْمَلَائِكَةِ أَهَٰؤُلَاءِ إِيَّاكُمْ كَانُوا يَعْبُدُونَ ( 40 ) Sebe Suresi - Ayaa 40
O gün Allah, onlari hep birlikte mahsere toplayacak, sonra meleklere: "Sunlar size mi tapiyorlardi?" diyecektir.
قَالُوا سُبْحَانَكَ أَنتَ وَلِيُّنَا مِن دُونِهِم ۖ بَلْ كَانُوا يَعْبُدُونَ الْجِنَّ ۖ أَكْثَرُهُم بِهِم مُّؤْمِنُونَ ( 41 ) Sebe Suresi - Ayaa 41
Onlar da: "Seni tenzih ederiz. Bizim onlara karsi siginacak velimiz sensin. Hayir, onlar cinlere tapiyorlardi. Çogu onlara inanmislardi." diyecekler.
فَالْيَوْمَ لَا يَمْلِكُ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ نَّفْعًا وَلَا ضَرًّا وَنَقُولُ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ ( 42 ) Sebe Suresi - Ayaa 42
Iste o gün birbirinize ne bir menfaate, ne de bir zarara sahip olabilirsiniz. Ve biz o zulmedenlere: "Tadin bakalim o yalan deyip durdugunuz atesin azabini!" deriz.
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هَٰذَا إِلَّا رَجُلٌ يُرِيدُ أَن يَصُدَّكُمْ عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُكُمْ وَقَالُوا مَا هَٰذَا إِلَّا إِفْكٌ مُّفْتَرًى ۚ وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُمْ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ ( 43 ) Sebe Suresi - Ayaa 43
Karsilarinda açik deliller halinde âyetlerimiz okundugu zaman o zalimler: "Bu, baska degil, sirf sizi atalarinizin taptigi tanrilardan men etmek isteyen bir adam." dediler. Ve: "Bu (Kur'ân), baska bir sey degil, sirf uydurulmus bir iftira" dediler. O kâfirler, hak kendilerine geldigi zaman: "Bu apaçik bir sihirden baska bir sey degil." dediler.
وَمَا آتَيْنَاهُم مِّن كُتُبٍ يَدْرُسُونَهَا ۖ وَمَا أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمْ قَبْلَكَ مِن نَّذِيرٍ ( 44 ) Sebe Suresi - Ayaa 44
Halbuki biz onlara öyle ders alacaklari kitaplar göndermedik. Kendilerine senden önce bir uyarici da göndermedik.
وَكَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَمَا بَلَغُوا مِعْشَارَ مَا آتَيْنَاهُمْ فَكَذَّبُوا رُسُلِي ۖ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ ( 45 ) Sebe Suresi - Ayaa 45
Onlardan öncekiler de yalanlamislardi. Hem bunlar, onlara verdiklerimizin onda birine eremediler. Peygamberlerimi yalanladilar, ama beni inkâr edisin sonu nasil oldu?
قُلْ إِنَّمَا أَعِظُكُم بِوَاحِدَةٍ ۖ أَن تَقُومُوا لِلَّهِ مَثْنَىٰ وَفُرَادَىٰ ثُمَّ تَتَفَكَّرُوا ۚ مَا بِصَاحِبِكُم مِّن جِنَّةٍ ۚ إِنْ هُوَ إِلَّا نَذِيرٌ لَّكُم بَيْنَ يَدَيْ عَذَابٍ شَدِيدٍ ( 46 ) Sebe Suresi - Ayaa 46
De ki: "Size sadece bir tek nasihat edecegim. Söyle ki: Allah için ikiser, üçer ve teker teker kalkarsiniz, sonra da iyi düsünürsünüz." Arkadasinizda (peygamberde) delilikten eser yoktur. O, yalniz siddetli bir azabin önünde, sizi sakindiracak bir peygamberdir.
قُلْ مَا سَأَلْتُكُم مِّنْ أَجْرٍ فَهُوَ لَكُمْ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ ( 47 ) Sebe Suresi - Ayaa 47
De ki: "Ben sizden herhangi bir ücret istemem, O sizin içindir. Benim ecrim ancak Allah'a aittir. O, her seye sahittir."
قُلْ إِنَّ رَبِّي يَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَّامُ الْغُيُوبِ ( 48 ) Sebe Suresi - Ayaa 48
De ki: "Gerçekten Rabbim, hakki yerli yerine koyar. O, gayblari hakkiyla bilendir."
قُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُعِيدُ ( 49 ) Sebe Suresi - Ayaa 49
De ki: "Hak geldi, batilin önü de kalmaz, sonu da."
قُلْ إِن ضَلَلْتُ فَإِنَّمَا أَضِلُّ عَلَىٰ نَفْسِي ۖ وَإِنِ اهْتَدَيْتُ فَبِمَا يُوحِي إِلَيَّ رَبِّي ۚ إِنَّهُ سَمِيعٌ قَرِيبٌ ( 50 ) Sebe Suresi - Ayaa 50
De ki: "Eger ben yanilirsam, yalniz kendi adima yanilirim. Ve eger hidayeti bulmussam, bilinmeli ki Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Çünkü O, yakindir, isitir, isittirir."
وَلَوْ تَرَىٰ إِذْ فَزِعُوا فَلَا فَوْتَ وَأُخِذُوا مِن مَّكَانٍ قَرِيبٍ ( 51 ) Sebe Suresi - Ayaa 51
Onlari telasa düstükleri zaman görsen: Artik kaçamak yoktur. Yakin yerden yakalanmislardir.
وَقَالُوا آمَنَّا بِهِ وَأَنَّىٰ لَهُمُ التَّنَاوُشُ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ ( 52 ) Sebe Suresi - Ayaa 52
Ve: "O'na iman ettik" demektedirler. Fakat onlar için (âhiret gibi) uzak bir yerden (imana) el sunmak (ulasabilmek) nerede?
وَقَدْ كَفَرُوا بِهِ مِن قَبْلُ ۖ وَيَقْذِفُونَ بِالْغَيْبِ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ ( 53 ) Sebe Suresi - Ayaa 53
Halbuki daha önce (dünyada) O'nu inkâr etmislerdi. Uzak yerden gayba tas atiyorlardi.
وَحِيلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِأَشْيَاعِهِم مِّن قَبْلُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا فِي شَكٍّ مُّرِيبٍ ( 54 ) Sebe Suresi - Ayaa 54
Artik kendileriyle arzularinin arasina set çekilmistir. Tipki bundan önce benzerlerine yapildigi gibi. Çünkü hepsi iskilli bir süphe içinde bulunuyorlardi

Rastgele Kitaplar

  • İslam'da Resmin Hükmü

    Yazan : Abdullah b. Abdulhamid el-Eseri

    Gözden geçiren : Muhammed Şahin

    Yayınlayan : Rabva İslâmî Dâvet Bürosu - Riyad/S. Arabistan

    Source : http://www.islamhouse.com/p/837

    Download :İslam'da Resmin Hükmüİslam'da Resmin Hükmü

  • İslâm'da MezhepBu risâle, ictihad ve taklid konusunda yazılan en değerli kitaplardan birisidir.Kitabın yazılmasının sebebi; yazarın -Allah ona rahmet etsin-, kitabın önsözünde dediği gibi şöyledir: "Bana, Uzakdoğu ülkelerinden Japonya'nın Tokyo ve Osaka şehirlerinde oturan müslümanlar tarafından bir mektup gönderildi. Mektubun özeti şöyleydi: "İslâm nedir? Mezhep ne demektir? İslâm dîniyle şereflenen birisinin dört mezhepten birisine veya başka bir mezhebe girmesi, yani Mâlikî, Hanefî, Şâfiî veya Hanbelî olması gerekir mi, gerekmez mi? Çünkü burada büyük bir ihtilaf ve vahim bir münakaşa başladı.Japon fikir adamlarından birkaç aydın, İslâm dînine girmek ve îmânla müşerref olmak istediklerini Tokyo'daki müslüman cemiyetine bildirdiler.Hindistanlı müslüman bir grup: "Kendilerinin, ümmetin kandili olan Ebu Hanife'nin mezhebini seçmeleri", Endonezyalı bir grup ise; "Şâfiî mezhebini seçmeleri gerektiğini" söylediler. Japonlar, onların bu sözlerini işittiklerinde bu tutumlarına şaşırıp hayret ettiler.Mezhep meselesi onların müslüman olmalarının yolunu tıkadı." İşte bu risâle, bu konuya bir cevap niteliğindedir.

    Gözden geçiren : Muhammed Şahin

    Yayınlayan : http://www.islah.de web sitesi

    Source : http://www.islamhouse.com/p/293056

    Download :İslâm'da Mezhep

  • Zayıf ve Uydurma Hadisler ve Bunların Ümmetteki Kötü EtkisiBu kitapta, pek çok kimsenin sahih hadis sandıkları oysa ya zayıf ya da uydurma olan hadisleri, asrın muhaddisi Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî -Allah ona rahmet etsin- açıklamıştır.

    Yazan : Muhammed Nasıruddin el-Elbani

    Gözden geçiren : Muhammed Şahin

    Yayınlayan : http://www.islah.de web sitesi

    Source : http://www.islamhouse.com/p/168107

    Download :Zayıf ve Uydurma Hadisler ve Bunların Ümmetteki Kötü Etkisi

  • 99 Hadiste İslâm'ın Temel EsaslarıKısa ve açık ibâreli bu kitabı okuyan bir kimse, onun tevhîd, usul, akâid, siyer, sülûk, ahlak, dînî ve dünyevî âdâb, tıp, fıkhın bütün bölümleri olan ibâdetler, muamelât ve nikah gibi bütün ilimleri ve bunların açıklamasını, esaslarını ve kaidelerini kapsadığını mutlaka görecektir. Bütün bunlar, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sözlerinden alınmıştır.Öyle ki -kitapta göreceğiniz gibi- hadislerin en açık ve en faydalı olanları seçilmiştir.Bütün bunlar da Allah Teâlâ'nın lütfu ve rahmetidir.Hamd, yalnızca O'nadır.

    Yazan : Abdurrahman b. Nasır es-Sa'di

    Gözden geçiren : Muhammed Şahin

    Yayınlayan : Guraba Yayınevi

    Source : http://www.islamhouse.com/p/332996

    Download :99 Hadiste İslâm'ın Temel Esasları

  • Peygamberlerin Davetinin Anahtarı-

    Yazan : Abdulmelik el-Kasim

    Çeviren : İsmail Yaşa

    Source : http://www.islamhouse.com/p/821

    Download :Peygamberlerin Davetinin AnahtarıPeygamberlerin Davetinin Anahtarı